Yaşamak için ekmek, su ve hava ne kadar gerekli ise barış da en az o kadar elzem ve gereklidir. Buna rağmen insanların barışı ıskalaması anlaşılır gibi değil.
Barış, sadece çatışmanın durması, silahlardan susması anlamına gelmez; aynı zamanda insanların birbirleriyle uyum içinde yaşamasını, sorunların çözmesini ve farklılıklara saygı göstermesini de içerir.
Barışın olmadığı yerde hiçbir başarıdan söz edilemez. Her türlü başarı ve gelişme ancak barış ortamında sağlanır. Barış istedikleri için, insanlar ölmesin dedikleri için baskılara ve saldırılara uğrayan bilim insanları her gün temel insan haklarına, düşünme ve kanaatini açıklama özgürlüğüne aykırı yeni uygulamalarla karşılaşmaktalar. İnsanlığın ideali savaş çıkarmak değil, barış içerisinde yaşamaktır. Bu da karşılıklı hoşgörü, anlayış ve işbirliği ilkelerine sadık kalarak daha adil ve barış dolu bir dünya inşa etmekle mümkündür.
50 binden fazla insanımızın ölümüne, milyarlarca doların kaybına neden olan PKK örgütünün kendini feshetmesi elbette önemli bir olaydır.
Hiç kimse barışı altın tepside insana sunmaz. Barış haksızlıkları düzeltmekle başlar ve hakkaniyet üzerinden devam eder. Barış kelimesinin çok geniş bir anlamı vardır “bar” kökünden türemiştir; bir işi birlikte yapmak, paylaşmak, elini taşın altına koymak, yükümlülük taşımak, uyumlu olmak, beraber bir yere varmak gibi anlamlar içerir. Nereden bakarsak bakalım, barış kelimesi, Hakkaniyet temelinde karşılıklı ve uyumlu iş görme anlamıyla karşımıza çıkmaktadır. “Barış bir gülümsemeyle başlar. “kollarımızı ne kadar birbirimizi açarsak barış o kadar sahici olur. Çok heyecanlı bir milletiz. İfrat ve tefrit arasında gidip geliriz, bir türlü makule gelemeyiz. Ancak duygularımız aklımızın önüne geçmemelidir. Hakkaniyeti gözetmek, makulde birleşmek insan olmanın olmazsa olmazıdır. Bazı konularda tartışmalar olsa da sonuçta PKK’nin silah bırakıp kendisini feshetmesi olayı gerçekleşmiştir. Bundan sonra bize düşen Yunus Emre’nin dediği gibi “gök ekin biçer gibi” genç fidanların toprağa düşmemesi için barışa katkı sağlamak olmalıdır. Elbette tuzu kuru olanlarla barış yapmak kolay değil. Barış, yine yüreği yanan, gözyaşı döken bir de onların halini anlayanlarla ancak mümkün olur; çünkü savaşın devam etmesi, kanın akması ve acının ne demek olduğunu en çok onlar anlar. Barışın kalıcı olabilmesi için her iki tarafın birbirinin gerçekliğini kabul etmesi gerekir. Eğer bir taraf diğerini dönüştürmeye kendisi gibi olmayı bekliyorsa orada sağlıklı bir barış çıkmaz. Bütün dillerde barış kelimesine yüklenen anlam zarara ve acıya feragat göstermek vardır. Almadan vermek Allah’a mahsustur. Sen bir şeyler vereceksin ki karşı taraf da sana bir şeyler versin. Her iki taraf fedakârlık etmeyi göze almalıdır. Fedakârlık bir taviz değil, erdemliliktir.
Eski dostlar düşman olmaz Türkler ve Kürtler bin yıldan beri dostça, kardeşçe yaşamış iki millettir ve böyle kalacaktır. Bütün dünya barış için çaba gösterirken ülkemizde birilerinin hala savaş tamtamları çalması akıl alır gibi değil. Savaşın iyisi barışın kötüsü olmaz. En kötü barış bile savaşmaktan iyidir. Kötülük kötülüğü doğurur, iyilik de iyiliği. Sartre, Savaşı zenginler çıkarır, yoksullar ölür.” der.
“İnsan savaşın ne olduğunu, ancak savaş bittiğinde anlar.”
Savaşı hastalıklı ruhlar başlatır, sağlıklı ruhlar ise sona erdirir. Kan ve kinden beslenenler, sonunda kan ve kininden boğulurlar. Barışı başaranlar ise daha güçlü ve daha mutlu bir şekilde yoluna devam ederler.
ASAYİŞ
14 Haziran 2025GENEL
14 Haziran 2025GENEL
14 Haziran 2025VİDEO GALERİ
14 Haziran 2025GÜNDEM
14 Haziran 2025SİYASET
14 Haziran 2025SİYASET
14 Haziran 2025Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.