Bu üç beş satırı altı şubat depreminden sonra yazmışımda sana yollamamıştım
“Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme”
Etme İbrahim’im!
Beni böyle çaresiz, beni böyle derbeder bırakma! Devlet yardımı gelmekte gecikmiş tarafımızı depremde yıkılan iller kuşatmış şimdi tüm kör kuyular merdivensiz qardaş,
beni onların dibinde bırakma!
Ortalık dağınık; toplamadan öyle gitme!
Kalbim eski bir aşka yaralı biliyorsun
Buda büyük sıkıntı kalbime olmazsa biraz sen kan verde damarlarıma can dostum dan kanım gitsin diye
ben olsam canımdan can verirdim ne kadar lazımsa
qardaş, gitme!
Dışarıda gürül gürül bir soğuk kış var bahara ermeden gitme!
Erguvan mevsimine girmeden gitmek zulümdür, gitme!
Öte dünyadakilerin sana bu dünyadakiler kadar ihtiyacı yok qardaş, bizim basın yayın kartı işini nihayete erdirmeden gitme!
Bizi öfkelerimizle, bizi kötülüğümüzle, bizi acımasızlığımızla, bizi hodbinliğimizle, bizi zalimliğimizle baş başa bırakma! İki tarafın kurşunlarına duvar olacak beden azdır qardaş, bedenini aradan çekme!
“Yad eller dünyasının”
sana ihtiyacı yok, “yeğenlerimin” kuş yavruları gibi ağzı açıkken, senin eline bakıyorlarken qardaş, gitme!
Sanki sen bu şaire acılı hikayeler anlatmak için doğmuştun, bizi o hikayelerden mahrum bırakma.
Hani, Acıyaman’da yemek yemeğe gidiyorduk.
sanırım öyle sıcak bir yaz günüydü hani. Hısnı Mansur da
Erguvanlar açmıştı ’da, havada hüznün zerresi yoktu. Hani sen durmadan anlatıyordun qardaş.
Ben köşe yazıları dizisi makaleler hatta birlikte belki bir
Roman yazacaktık, arzularımıza dair romanı baştan sona o kudretli afilli kelimelerle dolduracaktık hani. Semsürde bir yerde durmuştuk
bir pizzacının önünde küçük bir masada
Hani Ulubaba, Borik, Nemrut, Bozdağ, ve Gördük dağlarından gelip Adıyaman nın kavurucu sıcaklığını hafifleten esintileri eşliğinde karşılıklı bir yemek yemiştik, ikimizin memleketinde sanki
Hani hatırlarsan bir yolculuk tada eskilerimden Arzu Kızıldağ dan bahsetmiştim rahmete muhtaç kalası Bursa’ya yerleşmiş demiştin en iyisi iyisi ben bu aşka Bir roman yazayım” demiştim
yazamadık belki ama sana yanık sesimle “bir kasete ikimizin sevdiği türküleri okuyayım, onun kasetini sürelim piyasaya, daha çok satar” demiştim de kahkahalarla gülmüştük hani. Bence Allah beni şiir yazmak için senide coğrafyamızın sorunlarını dile getirip anlatmak için göndermişti.
İnanır mısın hiç bir yazılı metin, senin ağzından dökülen konuşma kadar mükemmel değildi qardaş. Ben kimi dinleyeceğim sen gidersen, gitme!
“Çalma bizi, bizden, gitme o Nemrut dağına doğru
Başkalarına nazar ediyorsun, etme”
Orada, sana benzeyen çok adam var qardaş, sen buraya lazımsın gitme!
En son, konuştuğumuzda köşe yazımı yollamıştım ve sana bunu gazeteye basıp ve bana da bir gazete postala gelsin demiştim sonra başka günlerdeki seninle olsun konuşmalarımıza, baktım şimdi telefonumda tam 57 dakika… konuştuğumuz olmuş muhtemelen
Sait başkandan bahsetmişiz hani, siyaset ile olan münasebetini…
Sen aboşların onun parasını nasıl yediklerinden bahsetmişsindir ben işlerinden,
Sait ustanın içerdeki düşmanlılarına gösterdiği merhameti, anlatmışımdır sana,
Sonra ben sözü değiştirmişimdir
Sözü şiire ve ilkinde kitaplarıma nasıl sponsor olduğundan bahsetmişimdir
ve oradan sözü Necip Fazıl Kısakürek’e getirmişimdir.
Gardaş
bu memleketin; hakikatin peşinde koşan, tek hakiki şairi olan alimine…
O da oralarda qardaş,
Mehmet Akif de orada, Ahmed Arif de Yaşar Kemal
de ve Kahtalı İbrahim de hatta ve hatta Kahtalı Mıçe belki bu deprem de gitmiştir
Bu ülkenin ve bu ilin vicdanı çoktan göçüp gitti o diyarlara qardaş, orada sana ihtiyaç yok, burası karmakarışık, gitme!
Ben seninle aslında Erdal Akkül sayesinde tanıştırmıştım hatırlıyor musun qardaş
“Adıyaman Gençlik Festivali” düzenlemiştik ve sen bana orda kimsesizliğimin kimsesi olmuştun Perre’de
İlk görüşte, o kara bıyıkların, o esmer tenin, o dağınık yüzün, o derbeder görünüşün ne yalan söyleyeyim qardaş benim sana kanım hiç ısınmamıştı ama içimden bir ses bu adam dürüst ve namuslu bir adama benziyor demişti ve birlikte yol almaya karar vermiştim o zaman seni tanımıyordum, adını duymamıştım, ama sen beni sanki biliyordun.
İlk kitabımdan bahsetmiştim
Güllerin Mevsiminde Kış isimli eserimden başlamıştım söze, sanki kırk yıllık dostummuşsun gibi
Aslında kırk yıllık dostum senmişsin gibi davranmıştım. Çünkü sen sevdiğim kelimelerle konuşuyordun benimle , kudretli, kimselerin pek kullanmadığı kelimelerle,
“Çünkü aynı yanımızdan yaralıydık”
Aynı coğrafyada yaşamasakta şimdilik aynı yörenin türkülerini dinliyorduk hele bir türkümüz vardı seninle başkasını bize tercih etmiş zalım ithafen söylediğim
“Ellerin Olmuş” diye
Neye ağlayıp neye güleceğimize aynı anda karar veriyorduk.
Bir dostluk birbirlerinin şakalarına gülerek başlarsa eğer, o dostluğa halel gelmez, bunu en iyi sen biliyorsun. Nitekim gelmedi. Bir ara kaza yapmam hasebiyle ayrı ayrı kamplara düştük ama güldüklerimiz hep aynı kaldı.
Gardaş kim elini bana uzatsa o el yarı yolda geri döndü bu güne kadar
Hani dedim ya aynı yerden yaralıyız bu öyle bir mesele ki yürek dayanmaz! Acıyı bir tarafa bıraktım,
alışmak için çelikten bir kalp lazım
Sen yaralı yüreğinle işe giriştiğinde,
işin rengi değişiyordu benim nazarımda her konuşmamızda
şakalaşırdık ya hani sen bana basın yayım kartı çıkaracaktın benimde verdiğim sözlerin hükmü yerine gelecektiya siktiret neylersin yalan olsa da bu hayalim “aman gitme qardaş,
“Bak nemrutta güneşin doğup ve batışı harab olmuş, altüst olmuş senin için
Beni de öyle harab, öyle altüst ediyorsun ya etme”
Onun ile olan hikayem hep aklımdan çıkmıyor hani ilk yengeniz kaybedişim ben ismini anmak istemiyorum o nedenle kızıma verdiğim isimle yad edeyim onu Yeren im hep vardı aklımda.
Ona çaresizlikle yapabileceğin hiçbir şey yokmuşçasına. kaybedişim)
İçim paramparça oluyor yazarken de dinlerken de onu
Sonra ben lafı değiştirtip futboldan bizim patronun satın aldığı kulüpten bahsetmiştim sende futbol dan anlıyor mu diye sorunca bende ne bileyim belki de adam ofsayt nedir bilmezken kulüp satın alıp bir anda başkanı oldu, ve memleketin takımı için tonla para döktü demiştim ve bizim memlekete bir çok hizmeti varken adam milletvekili adayı oldu oy vermediler dediğimde çok üzülmüştük
Yaptığı bunca hizmetin karşılığı bu olmamalı demiştik velhasıl kelam
Bu şair ve gönül insanını daha çok hüzne gark etme!
Seni benden koparmak isteyen kim ise bir kez de dinleme!
Gitme!
Etme bunu bana qardaş.
Ne olursun İbrahim gardaş bunu bana
Etme!
ASAYİŞ
21 Mayıs 2025GENEL
21 Mayıs 2025GENEL
21 Mayıs 2025ASAYİŞ
21 Mayıs 2025GÜNDEM
21 Mayıs 2025SİYASET
21 Mayıs 2025SİYASET
21 Mayıs 2025Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.